İçindekiler
Antalya Serik ilçesinde bulunan bu tarihi bir geçmiş dayalı amfi tiyatro görenleri mutlaka kendisine hayran bırakmaktadır. Bir şehirleşmenin simgesi olan bu gözde yer Aspendos yerli ve yabancı bütün turistlerine bu güzelliklerini her zaman sunabilmektedir. Tarihi bir yapı Aspendos birçok medeniyetin ortak malı olarak da bilinmektedir.
Antalya merkezden yaklaşık olarak 48 km’ lik bir uzaklığa sahip olan Aspendos’ a ulaşımda bu anlamda oldukça basittir. Ülkemizin en iyi şekilde korunmuş olan tarihi zenginliğinden sadece birisi olan bu amfi tiyatro geçmişten günümüze önemli bir bağ olabilmektedir. Günümüzde de burası artık konser, şenlik, festival gibi alanlarda kullanılmaktadır.
Kral, bu tiyatroyu yapan mimarı ödüllendirmek için onu güzel kızı Belkıs’la evlendirmişti. Anadolu’da ilk çağın ünlü şehirlerinden biri Aspendos idi. Antalya il sınırları içinde, köprüsuyu ırmağının sağ tarafında, Balkız köyünün yanındadır. Halk dilinde daha çok Belkıs harabeleri olarak anılan ve her yıl onbinlerce turistin ziyaret ettiği bu antik şehirde hala ayakta duran bir tiyatro vardır ki, başlı başına bir harikadır.
Küçük bir tepenin yamacında yer alan tiyatro 15 bin kişiliktir. M.S. 2. yüzyılın ikinci yarısında ilahlar ve krallar şeferine yapılan bu anıtın mimarı, dünyanın ilk büyük şehircilik uzmanı sayılan Zenon’dur.
Tiyatronun, seyircilerin oturmaları için yapılan taş kademeleri veya basamakları, aradaki yatay bir hatla ikiye ayrılmıştır.Geride, revaklı bir galerisi vardır. Merdivenlerin önünde yarım daire şeklinde bir meydan, meydanın arkasında da iki katlı sütun ve heykellerle süslenmiş sahne binası yer alır. Binaya yandaki kemerli geçitlerden girilir. Tiyatronun çok sayıda mermer locaları da vardır.
Tiyatronun hala sağlam olan sahne binası Selçuklular tarafından kullanılmış ve tamir edilmiş ve bu tamir onun bugüne kadar ayakta kalmasını sağlamıştır.
Aspendos tiyatrosuna “Belkıs Tiyatrosu” denmesinin bir sebebini de anlatan bu efsaneye göre Aspendos kralının Belkıs adında güzeller güzeli bir kızı vardır. Ülkenin bütün soylu, kahraman ve zengin bekarları, onunla evlenmek için can atıyor ve en nüfuzlu kişileri aracı yaparak onu kraldan istetiyorlarmış. Fakat sanatsever kral, kızını Aspendos’a en güzel, en yararlı, harika sayılacak bir eseri yapacak olan kişiyle evlendireceğini duyurmuş. Bunun üzerine filozoflar, eser vermeye; heykeltıraşlar, en güzel heykellerini yontmaya; şairler, en güzel şiirlerini yazmaya başlamışlar. Zenginler, bütün servetlerini dökerek han, hamam, saray yaptırmışlar. Şehir, kısa zamanda şaheserlerle dolmuş. Kral, en güzel, en yararlı eseri bulmak için şehirde dolaşırken, önce muhteşem su kemerlerini birinci seçmiş. Bunlar, hem çok faydalı, hem çok sağlam, hem de çok güzelmiş. Fakat kendi kendine verdiği bu kararı ilan etmeden önce, yeni yapılan açık hava tiyatrosunun kral locasına uğrayarak biraz dinlenmek istemiş. Locasında otururken, yanında kimse olmadığı halde, kulağının dibinde söylenmişçesine açık ve net bir ses duymuş: «Kral kızı Belkıs, benim olmalıdır!» Bu sesin, locaya epeyce uzak olan sahnede yavaşça söylendiği halde bu kadar iyi işitilmesi, kralı şaşırtmış. Bu hesaba, bu ustalığa hayran kalmış ve kararını duyurmuş: «Kızımı, bu büyük, faydalı ve güzel tiyatroyu yapanla evlendireceğim.» İşte bundan dolayı Aspendos tiyatrosuna halk, “Belkıs Tiyatrosu” demiş…
Gerçekten de Belkıs Tiyatrosu’nun akustik özelliği, meziyetlerin başında gelir. Ama “harika” denmesine sebep, eserin bütünüyle güzel, muhteşem ve sağlam olmasıdır.[1]
Efsanenin benzer bir anlatısı da şöyledir: Aspendos kentinin hakimi, dünyalar güzel kızının evlilik çağına geldiğini düşünür. Kente en faydalı işi yapan kişiyle kızını evlendirecektir. İki mimar, diğerlerinden öne çıkar yaptıkları eserleriyle. Biri, Aspendos’un hala incelenen su kemerlerini inşa eder. Diğeri günümüzde de kullanılan tiyatroyu. Kral, kilometrelerce uzaktan su getiren aquadükleri inşa eden mimarın kızını hak ettiğini düşünür. Kentin en önemli ihtiyacını gidermiştir. Kızı bu mimarla evlenmelidir. Sanatçı ruhlu güzel kız, babasına yalvarır; “Babacığım ne olur tiyatroyu bir kere daha görelim, kararını öyle ver.” Baba kız tiyatroya giderler. En üste çıkıp tonozlu galerinin olduğu yerde hem gezinip hem tartışırlar. Birbirlerini ikna etmeye çalışmaktadırlar. Bu sırada tiyatronun mimarı, orkestraya gelmiş; kral ve kızından habersiz kendi kendine konuşmaktadır. “Kralın kızı benim olmalı, kralın kızı benim olmalı.” Mimarın geldiğinden habersiz, tartışmakta olan baba kız da bu sesi duyarlar. Başlarını çevirdiklerinde aşağıda orkestrada bir adam elleri arkada, başı öne eğik dolaşırken, mırıldanmaktadır. “Kralın kızı benim olmalı, kralın kızı benim olmalı”. Kral, tiyatroyu yapan mimarın neyi başardığını artık anlamıştır. Bu akustiği verebilen mimar her şeyi başarabilir… Kızı haklıdır. Düğünleri, tiyatroda yapılır.[12]
Aspendos’taki tiyatroda bulunan bir taş üzerinde yer alan, Belkıs’ın ikiye bölünmüş mermer portresi ise başka bir rivayeti daha doğrular. Bu rivayete göre kral, bu iki muhteşem eser karşısında ne yapacağını şaşırarak hak geçmesin diye kızını iki parçaya bölüp; iki mimara taksim etmiştir.[7]
Aspendos Tiyatrosu’nun Tarihçesi
Aspendos antik tiyatrosunun yapım tarihi, M.S. 160 – 170 olarak tahmin edilmektedir. Tiyatrodaki yazıtlardan, yapının mimarının Theodoros oğlu Zenon olduğunu ve binanın Acurtius Crispinus Arruntianus ve Acurtius Auspicatus Titinnianus isimli iki kardeş tarafından, babaları Acurtius Crispinus’un vasiyeti üzerine yaptırıldığını öğreniyoruz.
Roma dönemi boyunca etkinliğini koruyan tiyatro yapısı, bölgenin 1078 yılında Selçuklu Türklerinin eline geçmesinden sonra bir süre kervansaray olarak kullanılmıştır. Selçuklu dönemine ait renkli sıvaların kalıntıları halen sahne binasının iki yanında görülmektedir.
Selçuklulardan sonra kaderine terk edilen yapı, 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupalı gezginler tarafından keşfedilinceye kadar gözlerden uzak kalmıştır. 19. yüzyılda başlayan arkeolojik çalışmalarla ortaya çıkartılan yapı, bugün Antalya ilinin önemli açık hava tiyatrolarından biri olarak tiyatro oyunlarına, operalara, konserlere ve çeşitli gösterilere ev sahipliği yapmaktadır.[8]
Mimârî Özellikler
Aspendos antik tiyatrosu, Asya kıtasında sahne binası ayakta kalmış tek Roma tiyatro yapısıdır. Bu tiyatro hakkında arkeolojik ve mimari veriler içeren pek çok çalışma bulunmasına rağmen, bugüne kadar tiyatroda çağdaş teknolojik imkanlar kullanılarak detaylı bir akustik ölçüm çalışması yapılmamış idi. Ekim 2003’te uluslararası bir ekip tarafından gerçekleştirilen detaylı akustik ölçümler çerçevesinde elde edilen veriler, bu çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Bu veriler ışığında tiyatronun akustik değerlendirmesi yapılırken, tiyatronun ve Aspendos kentinin tarihçesine, dönemin sahne sanatlarına ve yapının mimari özelliklerine de değinilmiştir.
Ölçüm çalışmaları, Türkiye, Danimarka, İtalya, İsviçre, Ürdün ve Fransa’dan gelen araştırmacılar tarafından çok çeşitli kaynak ve alıcı konumları için değişik saatlerde ve farklı doluluk durumlarında gerçekleştirilmiştir.
Modern tiyatroların değerlendirilmesinde kullanılan çeşitli parametreler açısından yapılan ölçümler sonucunda, üzeri açık olan tiyatronun, kuramsal olarak sadece kapalı hacimler için geçerli olan hacim akustiği ölçütleri için tutarlı ve frekanslara göre oldukça dengeli değerler sağladığı ve genel olarak olumlu akustik koşullar sağladığı saptanmıştır.
Aspendos tiyatrosunun mimari açıdan ele alınması, tiyatronun yerel halk dışındaki insanlar tarafından unutulduğu yüzyılların ardından, arkeologlarca yeniden bulunmasından kısa süre sonra gündeme gelmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısında, ziyaretçilerini hayretler içinde bırakan gizemli doğunun bu gizemli yapısı, bilim insanlarının dikkatini çekmeye başladı. Lanckoronski ve Texier gibi araştırmacıların zaman zaman birbirine uymayan varsayımlarla da sonuçlanan çalışmaları ile Aspendos üzerindeki asırların esrar perdesi aralanmaya başladı.
Aspendos tiyatrosu, tipik bir Roma tiyatrosudur. Yapım tarihi, M.S. 161 – 180 yılları arasında, imparator Marcus Aurelius (Şekil 4.8) dönemi olarak hesaplanmaktadır (Bieber, 1961). Tiyatro, Acurtius Crispinus Arruntianus ve Acurtius Auspicatus Titinnianus tarafından, mimar Theodoros oğlu Zenon’a yaptırılmıştır.
Avusturyalı arkeolog Lackoronski ve ekibinin Ekim 1884’te yaptığı ölçümlere göre, caveanın izdüşümü, tanjantlarla uzatılmış 95,48 m. çapında bir yarım daire biçimindedir. Cavea ile skene binası, birbirinden ayrı birimler değildir. Aynı tek duvar, tiyatronun iki kısmını birleştirir. Oturma basamaklarından bir korkuluk ile ayrılmış orkestranın çapı 23,88 m.’dir. Oturma basamaklarının sayısı 40’tır ve A kodu verilmiş bir koridorla (diazoma) iki kısma ayrılmıştır. Üst kısımda 19, alt kısımda 20 oturma basamağı ve bir de diazomada serbest duran bir koltuk dizisi vardır.Caveanın alt kısmında ışınsal uzanan merdivenlerin sayısı 10, üst kısımda ise 21’dir. Altı çifte merdiven, diazomadan (A) 2,20m yukarıdaki kısma çıkar. En yukarıdaki oturma basamağının arkasında, boydan boya uzanan kemerli bir galeri, tiyatronun üst bitimidir. Oturan seyirci başına 0,50 m2’lik bir yer hesaplamak kaydıyla, orkestra hariç, tiyatronun kapasitesi 7.000 kişiyi bulur. Orkestrada ise 500 kişi yer alabilirdi.
Skene binası, 62,48 m. Uzunluğunda ve 4,10 m. Eninde çok katlı bir binadır. İki yanında sahneyi sınırlayan, caveaya doğru öne taşkın iki kanat bulunur. Skene binasının iki ucunda, üst kata bağlantıyı sağlayan merdivenler yer alır.
Charles Texier’ye göre sahneye beş kapıdan girilir ve ortadaki kraliyet kapısı en yüksek olanıdır. Sahne önü cephesi, iki sıra sütun ile süslenmiştir. Zemin katındaki sütunlar, İyon tarzıdır. Sütundan yukarı saçağa kadar olan kısım, beyaz mermerden yapılmış kurbanların başları ve trajik maskelerle süslenmiştir. Yukarı kat sütunları Korint tarzıdır; firizleri kabartma dallarla süslüdür. Sütun sıralarının tam ortasındaki büyük cepheye, üç köşeli kapı üstünde çıplak bir kadın heykeli kazınmıştır. Bir çiçeğin çanağı içinden çıkan bu saçları dökük kadın, iki elinde birer dal tutuyor haldedir. Bu heykele köylüler, Belkıs derler. Texier’nin saçları dökük kadın olarak yorumladığı bu figür, Lanckoronski’ye göre, Romalı şarap tanrısı Bacchus’tan başkası değildir.
Yukarı kemer altı tamamen mevcuttur; elli üç kemeri vardır. Sütunların yukarısında çıkmalar olduğuna göre, buralarda büstlerin olduğu kesindir. Sahne önünün iki tarafında, yöneticiler için birer loca vardır.
Pulpitum kütle biçimindedir; iç düzenlemeleri fark etmek mümkün değildir. Karşılıklı kanatlarda ve sütunların üstünde sahneyi kaplayan iskeletin ekleme dişleri fark ediliyor. Yaklaşık sekiz metre genişliğinde bir sundurma meydana getiriyor. Texier, üst bölümün çatı koridoru ile bağlantılı olduğunu ve bunun, sahne dekorlarını indirip kaldırmaya yarayan bir makinenin varlığına işaret ettiğini düşünmüştür. Lanckoronski ise bu yaklaşımı reddetmekte, kazı alanında bu yönde bir veri bulunmadığını ve böylesine gösterişli bir sahne önü cephesi olan bir tiyatroda başka bir dekor elemanına gerek olmadığını ileri sürmektedir.[8]
Aspendos Tiyatrosu İçin Ne Dediler?
«İtalya, Fransa, Dalmaçya ve Afrika’da amfitiyatrolar, Mısır ve Yunanistan’da tapınaklar, Girit’te saraylar görmüş olabilirsiniz. Antik çağdan günümüze gelen kalıntılara belki doydunuz veya belki onlardan hiç hoşlanmadınız. Ama Aspendos’taki tiyatroyu henüz görmediniz…» (D. G. Hogarth – 1909)
«Ben kendi adıma, tiyatronun içerisine ilk girdiğim an benliğimi saran hayranlık duygusunu asla unutmadım: Bu daha önce gördüğüm hiç bir şeye benzemiyor.» (George E. BEEN) [12]
Görünümü ile birlikte sizleri kolaylıkla etki altına alabilecek bu olağanüstü güzellik için düzenlenen çeşitli turlar ile birlikte sizler de buraya ulaşabilir veya kendi özel araçlarınız ile sizlere aşağıda verdiğimiz haritadan yardım alarak ulaşımınızı gerçekleştirebilirsiniz.
Aspendos tiyatrosu nerede
0 Comments