Esk. coğ. Anadolu’da (Lydia bölgesi) şehir. Bugün Salihli’ye bağlı Sart istasyonu, Sartmahmut (nüf. 1761 [1965]) ve Sartmustafa (nüf. 833 [1965]) adlı köyler adlarını bu şehirden alır, önceleri Lydia krallarının, M.ö. 547’den sonra Pers satraplarmın başşehri olarak kullanıldı. Lydia’lı tarihçi Khanthos’a göre Sardeis kelimesi «yıl» anlamına geliyordu; şehre bu ad, güneş tanrısı Helios’un şerefine verilmişti. Ch, Texier, şehrin adının ermenice sardar kelimesinden geldiğini kabul eder. Bazı yazarlar da şehre trak göçmenlerinin adının verildiğini ileri sürerler.
Antik yazarlardan Nikanor’a göre şehrin eski adı Hyde idi. Strabon ve Plinius ise şehrin ak-ropolis’inin eskiden Hyde adını taşıdığını i-leri sürerler. Şehir, Gediz ırmağının (Her-mos) bereketli havzasında, Sartçay (Pakto-los) kıyısında ve Boz dağın (Tmolos) en dıştaki kuzey yamaçlarından birinde yer a-lır. Herodotos, Sardeis’in Meles adlı bir kral tarafından kurulduğunu bildirir. Kazılar, Sardeis’in Bronz çağında Yunanistan ile temasta olduğunu gösterdi. Hero-dotos’a göre yaklaşık olarak M.ö. İ200 yıllarında şehre Herakleides (Herakles oğulları) adı verilen bir sülâle hâkim oldu. Bu sülâlenin Truva şehrini tahrip ettikten sonra yeni topraklar aramak için Batı Anadolu’yu dolaşan Yunanlılar olması gerektiği ileri sürülür. Ancak bunların Hitit imparatorluğunu yıkan frig kavimlerinin bir kolu olması da mümkündür.

Herodotos, Herakleides sülâlesinin Sardeis’te 505 yıl hüküm sürdüğünü ve bu süre boyunca 22 kralın başa geçtiğini bildirir. Bu sülâlenin son kralı Kandaules, Gyges taafından öldürülünce Sardeis’e Mermnadesler sülâlesi hâkim oldu (M.ö. 687). Sardeis hakkmdaki bilgiler aslında, bu sülâleyle başlar. Gyges devinde Sardeis’te altın madeni bulundu vje bu yüzden Lydia krallığının başkenti olan şehir çok zenginleşti. M.ö. 660 yıllarında Kimmerlerin saldırısına uğradıysa da istilâcılar yenilgiye uğratıldı. Şehir ilk defa 649’-da Kimmerler tarafından ele geçirilerek tahrip edildi; fakat akropolis alınamadı. 640 Yıllarında Sardeis tekrar bir kimmer saldırısına uğradıysa da istilâcılar yine akro-polis’i ele geçiremediler. Sardeis’te hüküm süren krallardan Alyattes ve oğlu ünlü Kro-isos, Lydia krallığının sınırlarını Edremit körfezinden Kızılırmak’a (Halys) kadar genişlettiler, Kroisos, Miletos dışında, Batı Anadolu’daki bütün yunan kıyı şehirlerine hâkim oldu; fakat, M.ö. 547 sonbaharında pers kralı Keyhüsrev ile yaptığı savaşlarda yenilince, Sardeis kalesi 14 günlük bir kuşatmadan sonra güneyden ele geçirildi. Kroisos esir edilerek İran’a götürüldü.

Persler, Sardeis’i Orta Asya ve Hindistan’dan Yunanistan’a kadar uzanan imparatorluklarının batıdaki ileri karakolu haline getirdiler. Bu çağda şehir, İran’dan Akde niz’e kadar uzanan ve pers kralları tarafından posta ve orduların güzergâhı olarak kullanılan ünlü «Kral yolu»nun en son durak yeriydi. Şehir M.ö. 499’da lonia ihtilâline katılan Yunanlılar tarafından ya-, kılıp yıkıldı; fakat akropolis gene ele geçirilemedi. Pers ordularının hareketi üzerine istilâcılar şehri kısa sürede bırakarak Efes’e (Ephesos) doğru çekildiler.
M. ö. 334’te Büyük İskender, Sardeis’i savaşsız o-larak ele geçirdi. Ondan sonra gelen Se-lefkiler, Sardeis’i bir yunan şehri haline getirdiler. Büyük Artemis tapınağı M.ö. III. yy.da yapılmıştı. M.ö. 180 yıllarında Bergama (Pergamon) kralları Sardeis’in yönetimini ele geçirdiler. Bergama kralı Atta-los IIl’ün ölümünden sonra Romalıların e-line geçen şehir (M.ö. 133) onların yönetimi sırasında genişledi ve daha çok refaha kavuştu. M.S. 17’de meydana gelen büyük depremden çok zarar gördüyse de kısa zamanda eski haline getirildi. M.S. IV. yy.da şehir en geniş durumuna ulaştı. Barbar istilaları yüzünden şehrin takviyesi gerekli görülerek M.S. V. yy.da Sardeis kalesi ve surları tahkim edildi. Şehir, bizanslılar çağında bir piskoposluk bölgesi oldu. Ve
XIV. yy.da Türklerin eline geçinceye kadar son bizans müstahkem mevkilerinden biri olarak kaldı. Sardeis kalesi, Timurlenk istilâsından (1402) sonra da bir süre kullanıldı; sonra bir şehir olarak ortadan kayboldu; fakat Sart adlı bir köye bağlı olarak devam etti.
• Araştırma ve kazılar. Şehire ilk defa 1412 yıllarında Cyriacus giderek buradaki bazı yazıtları kopya etti. Bundan sonra Jean-Baptiste Tavernier (1670), Edmund Chishull (1699), Paul Lucas (1714), Charles de Peyssonel (1750), Richard Chandler (1764) ve Anton von Prokesch (1825) şehirde araştırmalar yaptılar. XVIII. yy.da ve
XIX. yy.ın ortalarında birçok gezgin Sardeis’e geldi ve gördüklerini yazdı. Şehirde ilk kazı 1854’te Prusya konsülü Spiegelthol tarafından Alyattes tümülüsünde yapıldı. Bunu 1882’de İngiltere’nin İzmir’deki konsolosu G. Dennis’in bir tepedeki kazısı izledi. Sardeis’teki ilk büyük kazı 1910’da Princeton üniversitesi tarafından başlatıldı.
H. C. Butler’in başkanlığındaki bu kazılar 1914’e kadar sürdü. Amerikalıların bu kazılarında, toprak kaymalarıyle tamamen örtülü durumda bulunan Artemis tapınağı ve eski Lydia’lılar tarafından Sart çayının (Paktolos) batı kıyısındaki tepenin dik kayalıklarına oyulmuş binden fazla mezar açıldı. Bundan sonra şehirde 1958’e kadar önemli sayılabilecek hiç bir kazı yapılmadı. Bu tarihte Harvard ve Cornell üniversiteleri tarafından, G.M.A. Hanfmann Detwe-iler başkanlığındaki heyet şehirde sistematik kazılara başladı. Bu kazılar bugün de devam ediyor. İzmir’den Sardeis’e karayo-luyle gelirken ilk olarak solda büyük bir kompleks görülür. Burada yapılan kazılarda şehrin geniş mermer bloklarla döşeli ana caddesi meydana çıkarıldı. Bunun arkasında bir sıra sütunla, uzun bir sıra halinde dükkânlar vardır. Dükkânlar, sütunlar ve caddenin M.S. IV. yy.da yapıldığı ve M.S. IX. yy.da Persler tarafından tahrip edilinceye kadar kullanıldığı sanılıyor. Dükkânlardan birinde mermerden bir şarap soğutma havuzu, başka bir dükkânda da vaftiz kurnası yapılmış buna benzer bir havuz bulunuyordu. Dükkânların güneybatı bölgesinde umumî bir helâ ve güneyinde de geniş payandalı çok büyük bir bina vardı. Ortada, üç büyük salonlu tuğla bir binanın güneyinde imparator Lucius Verus (M.S. 161 -169) adına bir yazıt bulundu. 1962’de mermer caddenin kuzeyinde M.S. III. yy.a ait bir Sinagog bulundu. Esas salona mozaikti bir dehlizden, doğudaki üç kapı ile girilir. Güneyde sinagoga bitişik olarak musevî tacirlere ait dükkânlar vardır.
Yeni karayolu güneyinde kazılan harabeler aracında helenistik çağ mezar odalarından meydana gelen bir mezarlıkla Erken Bizans çağına ait (M.S. 550) büyük Bronz evi sayılabilir. Bu evin içindeki odalarda, içinde kükürt bulunan küplerle zeytinyağı yapmağa yarayan havanlar bulundu. Dışta, güneye doğru tonozlu iki bodrum katı vardır. Bu kısımlarda ibadet törenlerinde kullanılan bronz eşya ele geçirildi; Bronz evi adı buradan gelir. Bu bina erken bizans çağı i-kametgâhlarınm önemli bir örneğidir ve yüksek bir rahibin evi olabilir. Güneye doğru, Bronz evinin ötesinde Lydia çukuru adı verilen geniş çukurda, yaklaşık olarak M.ö. 1200-700 yıllarına ait Lydia pazar yerinin kalıntıları vardır. Yapı olarak sadece moloz taş duvarlar kalmıştır. Bu alana M.ö. 1300 yıllarından beri yerleşildiği anlaşıldı. Akropolisin eteklerinde, koşu stadyumunun kuzey yanını meydana getiren uzun bir çizgi şeklinde tonozlar vardır. Stadyumun doğu ucu, eski tiyatronun eteğinde-dir. Bu tiyatro M.S. 215’te vardı. Kral An-tiokhos IH’ün askerleri şehre saldırıya geçerken tiyatronun duvarlarına tırmanmışlardı. M. S. 17’deki büyük depremden sonra Romalılar tarafından onarılan tiyatro yaklaşık olarak 20 000 kişi alabilecek büyüklüktedir.
Sart çayı (Paktolos) vâdisinde de küçük bir bizans kilisesi (M.S. XIII.-XIV. yy.), Geç Roma ve Erken Bizans çağlarına ait binalar (M.S. IV.-VI. yy.) vardır. Yine bu bölgenin yakınında bulunan ve Piramit mezar denilen basamaklı bir yapının kalıntıları ilgi çekicidir. Bu yapının Sus (Susia-ne) soylularından ünlü romantik çift Ab-radatas ile karısı Pantheia’nın mezarı olduğu sanılıyor. Ksenophon’a göre, Abrada-tas, Persler için savaşırken öldü ve karısı da onun cesedi üzerinde kendini öldürdü. Bunun üzerine Kral Keyhüsrev, Paktolos’-un yukarısındaki bir tepe üzerinde bir mezar yaptırdı.
Artemis tapınağı. Helenistik devre ait mermer Artemis tapınağı yunan dünyasının ion tarzında en büyük tapmaklarından biridir, tç kısımdaki kutsal yerlere giriş bölümlerinin karşısında sekiz sütun, yan kanallar boyunca da yirmi sütun bulunuyordu. Doğu taraftaki sütunlar daha iyi durumdadır. Bunların çoğu, M.S. 17’deki deprem ve M.S. III. yy.da bölgede meydana gelen sel felâketinden sonra Romalılar tarafından yeniden yerlerine konulan sütunlardır. Tapınak iki esas kısımdan meydana gelir. Arkeologlara göre, aslında doğu yandaki kısmı Zeus’e, batı yandaki kısmı da Artemis’e ayrılmıştı. Romalılar zamanında içlerindeki iki kutsal yer, imparatorların dinî törenleri için kullanıldı ve bu kısımlara çok büyük heykeller konuldu. Doğu yandaki heykel, imparator Antoninus Pius’u (M.S. 138-161), batı yandakiyse karısı Faustina’yı temsil ediyordu (bu heykelin baş kısmı British museum’dadır). Tapınağın batı kısmında kuzey duvarın iç yüzünde ünlü bir yunanca yazıt vardır. Bu yazıttan, tanrıçanın gayrimenkul mal üstüne kredi verdiği ve tapınağın bir banka gibi kullanıldığı anlaşılıyor. Tapınaktaki ion tarzı sütunların yüksekliği 18 m’yi bulur. Üzerlerindeki taş bloklardan bazısının ağırlığı 20 t’dan fazladır.
Tapınağın arkasında küçük.bir kilise vardır. Bu kilise, putperestliğin terk edilmesinden sonra M.S. 400 yıllarında inşa edildi. Tapınağın batı yanında, sunak olduğu sanılan kırmızı küfeki taşından bir kısım vardır.
Akropoîis. Güney yandaki bizans çağı duvarının büyük bir kısmı bugüne kadar ak-ropolis, genellikle Lydia, yunan ve roma çağlarına ait bina kalıntılarıyie yapılmıştır. Ortadaki platformda yapılan yeni kazılarla, Erken Bizans çağma (M.S. V.-VII. yy.) ait olduğu sanılan teraslı bir binanın kısımları meydana çıkarılmıştır. Alt. kısımdaki küçük kovuklar içinde bulunan eski lydia ve yunan seramikleri kalenin ilk defa M. ö. VIII. yy.da tahkim edildiği halikındaki söylentileri kuvvetlendirir. Güney tarafta bulunan ve içinde sadece kale duvarı üzerinden girilebilen iyi durumda tonozlu bir bizans yapısı, kalenin güney tabyasının bir kısmını meydana getiriyordu. M.ö. 547’de şehri kuşatan pers ordusu kaleye bu yandan saldırıya geçti. Ortadaki platformun kuzeyinde, Antiokhos III (M.ö. 223-187) tarafından inşa edilen mermer helenistik çağ istihkâmı vardır. Bu kısımla buna bitişik olan ve pers istihkâmlarına ait olduğu sanılan yeşil küfeki taşından yapılmış kısım 1960’ta meydana çıkarıldı.
Bintepe mezarlığı. Marmara gölünün güneyinde, Gediz ovası kenarında, içinde doksan kadar tümülüsün bulunduğu bir kral mezarlığı vardır. Kroisos’un babası kral Al-yattes’e (M.ö. 600) ait elan en büyük tümülüsün çevresi 1,1 km’dir. Herodotos’a göre bu tümülüsün yapımında bütün sardeis halkı gönüllü olarak yardımda bulundu. En büyük yardımın Lydia’lı fahişeler tarafından yapıldığı, inşaat bittikten sonra ortaya çıktı. Bu tümülüs, 1854 ve 1962 yıllarında araştırıldı. Bintepe’deki tümülüsler üzerinde 1962’de yeniden bilimsel araştırmalara başlandı. Bu incelemeler sonucu tümü-lüslerin en büyüklerinden biri olan Karnı-yarıktepe’nin ünlü Lvdia kralı Gvges’e ait olduğu tespit edildi.
0 Comments