İçindekiler

“Anadolu’nun Alkatrazı” tabiri ile de tanınan ve 1999 yılında kapatılarak müzeye çevrilen Tarihi Sinop Kapalı Cezaevi, şiirlere, şarkılara konu olan, üç yanı denizle çevrili tarihi Sinop kalesi duvarlarının içerisinde yer alır.

Sinop’ta gezilecek yerlerin başında gelen Sinop Kalesi yaklaşık 4000 yıl önce bölgenin hakimi Gaskalılar tarafından yapılmış, Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar kendi dönemlerinde Sinop Kalesini korumuş ve güçlendirmişlerdir. Sinop Kalesinin cezaevi olarak kullanımına ait en eski belgeler ise 1568 yılına dayanmaktadır.

Evliya Çelebi seyahatnamesinde Sinop Kalesi’nden şöyle bahsetmiştir; “Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.”

Her ne kadar Evliya Çelebi’nin tarifi bugün bize abartılı gelse de Tarihi Sinop Kapalı Cezaevi’ni gezdiğinizde ne kadar ürpertici olduğunu görüyorsunuz.

İç kalenin resmi olarak zindana dönüşmesi ise 1887 yılında olmuştur. O dönem Sinop Mutasarrıfı Veysel Paşa yeni binalarla birlikte bir de hamam ekletmiştir. 1939 yılında da çocuk ıslahevi olarak kullanılmak üzere bir bina daha yapılmıştır.

1960 yılına kadar Tarihi Sinop Kapalı Cezaevi’nde arşiv tutulmadığından burada yatan ünlüler hakkında detaylı bilgiye ulaşmak çok zor. Sinop Kapalı Cezaevi’nde yatan ünlü yazar ve şairler hakkında en gerçekçi bilgileri, yine onların cezaevinde iken veya sonra yazdıkları anılarından elde etmek mümkün olmuş.

Tarihi Sinop Kapalı Cezaevi’nde Yatanlar Kimler?

Sinop Kapalı Cezaevi
Sinop Kapalı Cezaevi

Kimler gelip geçmemiş ki bu nemli duvarların, kalın parmaklıkların arasından?

Bunlardan, 20. Yüzyıl başlarının ünlü azılı katilleri olan; Arnavut Halil Bey; 15 sene mahkumiyetle gelmiş ancak içinde 8 kişi öldürülerek 115 seneye mahkum olmuştur.

İzmirli Nazif; 130 seneye mahkum olmuştur. Elbasanlı Ramazan; mahkumiyeti 200 seneyi geçmiştir. Kurt Haydar; mahkumiyeti 150 seneyi geçmiş.

Bu azılı katiller hakkında zindan’da şu ifade de yer alıyor: “1914-18 harbi sırasında bu azılı katillerden huduttan düşman toprağına girilerek orada çete harbi yapıp düşmanı içeriden vuracak bir alay teşkil edilir ve acımasız bir subay olan Yakup Cemil emrinde Sinop’tan ayrılır.”

Aldırma Gönül, Aldırma…

Birçok kişi, tarihi Sinop Kapalı Cezaevi’ni Sabahattin Ali ve onun yazdığı “Aldırma Gönül” şiiri ile tanır. Edip Akbayram’ın söylediği Aldırma Gönül şarkısının sözlerini burada yazmış Sabahattin Ali.

“Başın öne eğilmesin, Aldırma gönül, aldırma.
Ağladığın duyulmasın, Aldırma gönül, aldırma.
Dışarda deli dalgalar, gelip duvarları yalar;
Seni bu sesler oyalar, Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi, Yukarıya çevir gözü:
Deniz gibidir gökyüzü; Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha Bir sitem yolla Allah’a
Görecek günler var daha; Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter Yollar gide gide biter;
Ceza yata yata biter; Aldırma gönül, aldırma.”  

Sabahattin Ali “Duvar” adlı öyküsünde Sinop Kapalı Cezaevi’ni anlatıyor: “… Uzun zamanlar deniz kenarında ve surlar içindeki bir hapishanede kaldım. Kalın duvarlara vuran suların sesi taş oralarda çınlar ve uzak yolculuklara çağırırdı. Tüylerinden sular damlayarak surların arkasında yükseliveren deniz kuşları demir parmaklıklara hayretle gözlerini kırparak bakarlar ve hemen uzaklaşırlardı.”  

Sabahattin Ali 1936 yılında yazdığı hikayesinde bir mahkumun anlattığı “yarı kalmış bir firar hikayesi” nde tutukluluk günlerini de şöyle anlatıyor: “… Fakat benim kaldığım hapishanede her şey, her ses hürriyeti gözlerin önüne kadar getirmek, sonra birdenbire çekip götürmek için yapılmış gibiydi. Surların üstünde büyüyen ufak ufak ağaçlar, yosunlu taşlardan aşağı sarkan sarı çiçekler, bir bahar havası içinde eli kolu bağlı olmanın bütün acılarını içime dökerdi. Uçsuz bucaksız gökte bir kuğu gibi ağır ağır yüzen bulutlar benden bir teselliyi: unutmayı alırlardı…”  Sabahattin Ali hikayeleri yazmakla bitmez Sinop Kapalı Cezaevi’nde…

Sabahattin Ali’nin yanısıra, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Burhan Felek gibi ünlü yazar ve şairler de bu nemli, ıslak duvarların ve taş kalenin mahkumları olmuşlar. Hatta Nazım Hikmet’in de burada yattığı söylenmektedir.

Tarihi Sinop Kapalı Cezaevi, Burada Umut Yok!

Tarihi Sinop Kapalı Cezaevi‘ni her ziyaret ettiğimde, avluda volta atan mahkumları, duvarlara, avluda bulunan ağacın gölgesine yazılan umutları, kalenin burçlarını, zindanları, hücrelerdeki zincirler, halkaları, Aldırma Gönül şarkısının yazarı Sabahattin Ali’nin hikayelerini, sazını, masum ya da suçlu kim olursa olsun bu insanların hüznü ve çaresizliğini hissederim. Cezaevi işkenceleri umutları öldürmüş Sinop Kapalı Cezaevi’nde.

Bir iğne deliği kadar ışığın bile girmediği zifiri karanlık disiplin hücreleri ve bu hücrelere konulan vukuatlar ya da kader mahkumları…cezaevi işkenceleri… adları ne olursa olsun, insan… Bu tek kişilik hücrelerde, azıcık ekmek ve su veriliyor, ne yatak ne yorgan. Duvara vuran denizin dalgası ve içlerini çürüten nemde cabası.

Hücredeki mahkumlara ara sıra verilen belki bir dilim ekmek o da gardiyanın insafı var ise. Öncelikle yemeklerini farelere veriyorlar, yoksa aç farelere kendileri yem olurmuş. Bu hücrelerin kalış süresinin en fazla 7-8 gün olduğu söylenir burada görev yapan eski gardiyanlar tarafından, aksi halde ceset çıkarmış. Sağ çıkanlar da iflah olmazmış zaten…nemden, kederden…

Tarihi Sinop Kapalı Cezaevinden Kaçanlar, Kaçış Yok!

Ne hikayeler var ne dramlar Tarihi Sinop Kapalı Cezaevi’nde. Bu hücrelerden kaçmayı deneyip de sağ kalan olmamış tarih boyunca… Bir tanesi hariç… Burada görev yapan eski gardiyanların ve yöre insanının anlattığı hikayelerden bir tanesi de idam mahkumu Tosyalı Emin Aladağ. Sinop Cezaevinden kaçanlar içinde en ünlüsü.

Tosyalı Emin Aladağ kıl testereyi ayakkabısının iç kısmına koyarak cezaevine sokmuş. Bulunduğu hücrenin demirlerini bir senede kesmeyi başarmış. Kestiği yerler anlaşılmasın diye geceleri kesiyor ve oraları ıslattığı ekmek parçalarıyla sıvıyormuş. Yatak, yorgan, çarşaflarını yırtıp ip yapıp, bu ipi beline sarıyor. Sabaha karşı pencereden çıkıyor, kendini denize bırakıyor.. Ve özgürlük!  Emin Aladağ 3-4 gün dışarıda gizleniyor, 4. gün Erfelek Şerefiye köyüne bitkin halde gidip ekmek istiyor. Tesadüf mü diyelim, kader mi? İznini geçirmek üzere köyüne gelen bir polis memuru şüphelenip tekrar yakalar, cezaevine koyuyor Emin Aladağ’ı. 1974 affından faydalanıyor, 1978’de tahliye oluyor… Sonradan gelip bakıyor, yattığı yerlere, nemli duvarlara, kahpe hücrelere…

Sinop Cezaevinde çekilen diziler hem Sinop’u hem cezaevini meşhur etmiş. Pardon, Firar, İdam, Parmaklıklar Ardında, Tatar Ramazan gibi film ve dizilere ev sahipliği yapan Sinop Kapalı Cezaevi’nde çekilen bu filmler sonrasında, tarihi mekan binlerce turistin akınına uğramış ve Sinop gezilerinin sayısı artmış.

Sinop Kalesi’nin tarihi dokusu, doğal yapısı, Sinop Cezaevinde yatanların hikayeleri, konusu cezaevinde geçen film ve diziler için aranan bir mekan haline gelmiş.

Sinop’ta gezilecek yerlerin başında gelen Sinop Cezaevinin ne hikayeleri biter ne hüznü…Türkiye’nin en mutlu şehri seçilen Sinop’un, hüzünlü tarihidir burası. Karadeniz’de gezilecek en önemli yerlerden bir tanesidir bana göre.

Hani derler ya yolunuzun üstündeyse mutlaka uğrayın diye. Sinop’a giriş ve çıkış aynı yerdendir. O yüzden planınızı rotanızı Sinop’a çevirin ve bu tarihi hüznü mutlaka hissedin.


0 Comments

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir